Son zamanlarda gündemden düşmeyen İran 1923'e kadar Türk devletlerinin hüküm sürdüğü bir ülkeydi. İşin gerçeği memleketimizde İran pek tanınmayan çoğu zaman da yanlış tanıtılma çabasına maruz kalan bir ülke konumundadır. Herhalde bu, 1979 İran İslam devriminin, yüzyıllardır Türkiye nin ezeli rakibi konumunda olmasının ve mezhep ayrılığının etkisi olmalıdır. Ancak gerçekte iki toplumun benzer özellikleri çok fazladır. Örneğin bir çoğumuz bugün İran'ın üçte birinin Türk olduğunu bilmeyiz. İran'ın 1923' e kadar Türk asırlarca Türk devletleri tarafından yönetildiği yeni bir bilgi olarak algılanmaktadır. Azerbaycan için bir millet iki devlet tanımı yapanlar 5-6 kat daha fazla Azerinin yaşadığı İran için benzer cümleler kurmuyorlar. Bu yüzden İran tarihine kısaca bakmakta fayda var.

73 milyon nüfusa sahip İran' da 20-25 milyon Azeri Türk yaşıyor. Ayrıca ilave olarak birkaç milyon Türkmen kimliğini kaybetmek suretiyle İranlı haline gelmiş durumdadır. Ancak din ve özellikle mezhep kimliği önde olduğu için etnik kimlikler baskı altındadır. Bu yüzden İran'da önemli sayıda Arap, Kürt ve Gilaki-Mazandarani toplulukları bulunmasına rağmen önemli etnik sorunlar yaşanmamıştır. İran'lılar yaklaşık 3 bin yıllık yerleşik bir kültüre sahip önemli bir devlet geleneğinin hakim olduğu bir toplumdur. Dini lideri Ayetullah Ali Hameney ve son seçimlerde Cumhurbaşkanı adayı olan Mir Hüseyin Musavi Türk asıllı olup uzaktan akrabadırlar.

Bu yazıyı okuyan aşağıdakileri de okur;
İran'da 25
Türkiye Xalqı
İran' da tanıdığım Türkler

Genellikle bloglarımda özel hayatımla ilgili hususlarda yazma yönünde alışkanlığım yoktur. Ancak bazı istisnalar olmuştur ya da gelecekte olabilir. Paylaşılmasının yakın çevremiz dışındaki insanlara fayda sağlama olasılığı, yazılarım için belirleyici ve ayırt edici unsur olmuştur.

Prof.Dr. Azmi Hamzaoğlu’ ndan söz edeceğim. Aslına bakarsanız google’ da ararsanız 2800 küsur sayfaya ulaşmanız mümkün ve hocayı tanımanız zor olmayacaktır. Peki neden Prof.Dr. Azmi Hamzaoğlu ?

24 Ocak 2009
Cumartesi gününe kadar kendisini tanımıyordum, isim kulağıma çok yabancı değildi, ama eminim, daha önce hiçbir sebeple karşılaşmamış ve ismini duymamıştım.
Neyse 24 Ocaktan bu güne geçen zaman içinde çok önemli bir hekim olduğunu yaşayarak öğrenmiş bulunuyorum. Ayrıca sizlerle paylaşmam gereken önemli unsurlar olduğuna inandığım için yazıyorum.

50 li yaşlarını süren Prof.Dr. Azmi Hamzaoğlu Florence Nightingale hastanesinde oldukça geniş bir ekiple çalışıyor. Daha ayrıntılı bilgi almak için Balçiçek Pamir hanımın Sabah gazetesindeki hocayla yaptığı söyleşi kullanılabilir. Hoca belki de Türkiye' nin en önemli ortopedisti. Ayrıca en çok kazanan doktoru olduğu söyleniyor. Sigorta şirketleri ile ilişkisinin çok iyi olmamasına şaşırmamak gerekiyor. Sürekli ameliyatta olduğundan hocaya ulaşmak imkansız gibi. 1999 Gölcük depremi sırasında bir haftada 140 ameliyat yaparak kendi rekorunu kırmış. Ama telefonunuza ekibinden mutlaka yanıt veren oluyor ve ona ulaştırıyorlar. Sayısını tam bilmiyorum ama oldukça kalabalık bir ekiple çalışıyor.

Acil ortopedik girişimler,
Kas-iskelet sisteminin her tür travması (kırıklar, eklem çıkıkları, kas-tendon yaralanmaları)
Artroskopik cerrahi (omuz, kalça,diz, el ve ayak bileği)
Omurga cerrahisi

konularında çalışıyorlar ama en önemli uzmanlık alanlarının omurga cerrahisi olduğu ifade ediliyor. Ekşi sözlükte ya da google' da hastalarının ifadelerini bulmak mümkün. Hıncal Uluç ve en büyük futbolcularımızdan biri olan Lefter' in ameliyatlarını da yapan hoca ile eşimin 24 ocak günü evde kaymasıyla oluşan ayak bileğindeki çoklu kırık nedeniyle tesadüfen tanışma fırsatı buldum.

Florence Nightingale hastanesinin acilinde başlayan ayak bileğine bağlı hayatımızın değişimi sürüyor. Yaklaşık 2,5 ay oldu, eşim, hocanın iki operasyonu sonucunda ayağındaki 12 parça titanyum alaşımı metalle koltuk değneklerini bıraktı ve yürüyor. Tabi bu arada fizik tedavi devam ediyor. Azmi Hamzaoğlu ve onun ekibinde çalışanlardan çok memnun kaldık ve hepsine teşekkür etmek isterim.

Ancak marka haline gelmiş hekimlerimizden ve değerlerimizden olan Azmi bey' in topluma daha fazla faydasının olacağına inanıyorum. Bu potansiyeli kendisinde gördüğümü söyleyebilirim. O yüzden kendisini bazı konularda eleştireceğim.

Hasta ve yakınları ile çok az konuşuyor. Ekibin diğer üyeleri de az konuşuyorlar. Gerçekten çok konuşuyor olmak çoğu zeminde tercih edilmeyebilir ama Azmi beyin konumunda hasta veya hasta yakınına en azından operasyonla ilgili asgari bilgilerin verilmesi gerektiğine inanıyorum. Bunun eksikliğini hissettik ve çoğu kez bilgi talep etmek durumunda kaldık. Azmi bey ve ekibinin hastanın sosyo kültürel durumu ile verilecek bilgi arasında sağlıklı bir ilişki geliştirmesi gerekiyor.